GÜNEY AZERBAYCAN’DA ÂŞIKLIK GELENEĞI ![]() ÂŞIKLIK GELENEĞININ KÖKENI Âşık-ozan sözlü geleneği sinesinden nesillere aktararak Türk dilinin gönüllü kültür taşıyıcı görevini de üstlenmişler. Türk dilinin en arı, en duru şeklini kullanarak dilimizin gelişmesi ve yayılması açısından önemli bir işlevi olmuştur. Bu geleneğin Azerbaycan sahasında önemli bir yeri vardır. Bölgedeki âşıkları, insan hayatının üç önemli evresinde; doğum, evlenme ve ölüm törenlerimde görmemiz mümkündür. Âşıkların, eski şaman-kam-ozan tipinin günümüzde İslami kültür daire çerçevesinde değişim geçirerek ortaya çıktığı bilinmektedir. İslami kültür çerçevesinde İslami değerlerle harmanlanan şaman-kam-ozan kültürü yeni değerlerler kazanarak âşık tipini ortaya koy-muştur. Göçebe hayat tarzının yerleşik hayata geçmesi, gezgin ozanların oba oba gezerek destan anlatma işine son vererek yerini hak âşığı diyerek yerleşik düzene ayak uyduran kişiye bırakmıştır. Efendiyev ozan-âşık ilişkisini şöyle tanımlamıştır: “Dün toplumun sözcüsü ozan iken bugün yerini âşık almıştır. Oğuzların en eski şairi olan ozanlar, aslında birkaç işi birden yapabilen insanlardır. Onlar şairliklerinin yanında sihirbazlık musikişinaslık, rakkaslık, hekimlik ve benzeri işleri de üstlenirlerdi. Yüzyıllarca kopuzlarıyla sanatlarını icra eden ozanların, yaşadıkları dönemlerle takip eden dönemlerde büyük ilgi gördüğüne inandığımız şiirlerinden günümüze kadar gele- bilenleri son derece azdır. Altay Türklerinin “Kam”, Tun- guzların “Şaman”, Moğol ve Burgatların “Bo” ve “Bukuc”, Yakutların “Oyun”, Samoyetlerin “Tadıben”, Fum-Ugurların “Tiotoeji” (bakıcı), Kırgızların ise “Bahşi”, “Bahsi” adını verdikleri bu sanatkârın günümüzdeki temsilcileri de sayısı azalmıştır (Efendiyev, 1981: 175). Türk boyları- nın hemen hepsinde görülen destan söyleme geleneği farklı ellerde farklı adlarla belirtilmektedir. Kazak Türkleri arasında destan anlatanlara cırav, akın ve cırlamak adı verilmektedir. Kahramanlık ve âşık konulu destanla kopuz ve dombura eşliğinde söylenir. Özbek Türklerinde Bahşiadlanan bu kişiler, Türkmen sahasında da bu adla tanın- mışlar. Kırgız Türkleri bu geleneğe Comok ve Köönö adı verseler de onlarda Manasçıların Manas söylemesi ağırlık basmaktadır. Destan anlatıcısı için Türk toplulukları farklı adlandırmalarda bulunmuştur: Karl Reichl’in tespitlerine (2002) göre; Yakutlar arasındaki destan anlatıcısına “Oyun” veya “Olonghohut” denilmektedir. Epik Şiir veya destanî şiir anlamına gelen “Olongho” kelimesinden türetilmiş olan bu kelime, Kazak ve Türkmenlerde “Öleng” şeklinde kullanılmaktadır. Destan anlatıcıları, Anadolu ve Azerbaycan Türklerinde “Âşık, Ozan”, Türkmenlerde “Dassançı ve Bagşı”, Kırgızlarda “Comokçu, Manasçı”, Kazaklarda “Akın, Cırçı ve Cırav”, Karakalpaklarda “Jırav, Baksı”, Uygurlarda “Meddah, Dastançi, Goçagçi”, Tatar- larda “Çaçan”, Başkurtlarda “Sasan”, Altay Türklerinde “Gayçı veya Kayçı”, Özbeklerde ise, “Bahşı, Dastançi ve şâir” olarak adlandırılmıştır (Reichl, 2002: 66). Radloff’un belirttiği gibi bahşi veya baksa sözcüğü- nün kökü bakmak fiilinden gelmektedir (Köprülü,1989: 153). Radloff’un baksı ile şaman arasındaki ilişki hak- kında bilgilerine Proben adlı eserinde rastlıyoruz: Radloff araştırmalarında, Kırgız baksılarını şöyle anlatmıştır: “Baksı, çok eski şamanların zamanımıza kadar gelen örneklerinden biridir. Hastalıklarda yardımcı olmak için çağrılırlardı.” Baksıların şamanların davulu yerine, iki telli bir kemen- çeleri vardı. Kenarları zillerle ve ses veren maden parçaları ile süslenmiştir. Buna “Kobus” derler. Bir de asa taşırlardı. Değnek şeklindeki bu asanın da başında bir çıngırak ile maden parçaları vardı. Kopuzunu çalmaya başlar ve çevresindekileri, etkisi altında tutmak isterdi. Kutsal olarak nitelendirilen destan metinleri ve onla- rın büyük bir ihtimamla icra edilen merasimleri, Türk destancılık geleneğinin kam-ozan kökenini ve mitolojik dönem ile organik bağını ortaya koymaktadır. Altay Türk- lerinde destan okuma geleneğinin tam bir ayinle ilgili formunda olması; destanın icrası için en az 25 kişilik bir dinleyici topluluğunun bulunmasının şart koşulması, destan anlatma geleneğine verilen değeri göstermektedir. Kırgız Türkleri de, Manasçı’nın icrası sırasında koyunla- rın, hırsızlardan ve kurtlardan korunduğuna, Manas’ın icrasının doğum yapmakta olan hanımın kolayca doğum yapmasını sağladığına inanırlar. Bunun yanında Altay Türklerinin “Jangar Destanı”nın birçok belalarla dolu olması nedeniyle icra edildiğinde belaları defedeceği inancı, Dolganların “Olongho”nun icrasının çeşitli has- talıkları iyileştireceği inancı ve uygulaması da mevcuttur (Çobanoğlu, 2006: 69). Bugün de çeşitli Türk topluluklarında bu ozanlar destan söyleme geleneğini sürdürmektedir. Bu geleneğin Azerbaycan bölgesinde de önemli yeri vardır. Kırk gün kırk gece veya yedi gün yedi gece süren eski toylarda, âşıklar bu süreyi destan söylemekle doldurmaları gerekiyordu. Destan arasında âşık farklı konulardan söz açsa da destan sürekliliğini kaybetmez. Bazen yanındaki balaban çalan da kısa anlatılarla katkıda bulunur. Ancak âşığın söylediği destan toyun asıl destanıdır ve destan bittiği zaman toy da bitmiş olur. Destanı erken bitiren âşık iyi âşık sayılmaz ve halkın tepkisini bile alabilir (Kobotarian, 2013: 86). İlhan Başgöz, 1967 yılında Tebriz, Urumiye ve Hoy’da yaptığı araştırmalarını “İran Azerbaycan’ında Hikâye Anlatma Geleneği” adlı makalesinde bir araya getirmiştir. Bu çalışmada bölgedeki âşıklarla görüşmüş birçok hikâye derlemiştir. Başgöz çalışmasında bölgelerde hikâyele- rin âşık kahvelerinde anlatıldığını belirtmektedir. Özel- likle kırsal bölgelerden şehre gelen insanlar tarafından rağbet görür. Bunlar alışverişlerini yapıp, işlerini bitirdik- ten sonra köylerine dönmek için otobüs saatini bekler- ler. Bu süre için hem az parayla uzun süre geçireceği hem de eğlenebileceği meşgale lazımdır. Bunun için de âşık kahve- leri bulunmaz nimettir. Her âşığın ne zaman hikâye anla- tacağı bellidir. Dolayısıyla âşık sırası geldiğinde sazını alırve meydana çıkar. Misafirlerine ne anlatacağını söyler. Bazen de hikâyeyi misafirler belirlerler ancak belirleyici kişi genellikle önde gelen kişilerden olur. Bu durumda bu kişi âşığa bahşiş vererek istediği destanı âşıktan anlattırır. Daha sonra da destanı anlatmaya başlar. Kahvede her gün aynı hikâye anlatılmaz. Genellikle çeşitli hikâyeler- den bölümler anlatılır. Bu da her gün gelen kişilerin aynı hikâyeleri dinlememeleri içindir (Başgöz, 1970: 402). Bu saha aynı zamanda Anadolu âşıklarına ilham kaynağı olmuştur. Hem Türkiye’de hem Azerbaycan’da tanınan ortak âşıklardan Garacaoğlan, Âşık Şenlik, Âşık Garip, Kerem Dede, Tahir Mirza, Yahya Bey Dilgem, Âşık Ali, Âşık Hüseyin Cavan, Han Çoban, Hasta Kasım, Âşık Alesger, Tufarganlı Abbas’ı adlandırabiliriz (Alptekin, 1999: 31). Meherrem Kasımlı’nın da belirttiği gibi birçok âşık destanı incelendiğinde, âşıkların bu bölgede yetiştikleri daha sonra diğer bölgelere gittikleri anlaşılmaktadır. Ensar Aslan, Doğu Anadolu ve Azerbaycan saha- sında halk hikâyeleri anlatma geleneği konusunda şu bilgileri vermektedir: “Bu bölgelerde anlatılan hikâyeler çoğunlukla eski üstatların tasnif etmiş olduğu türkülü hikâyelerdir. İran ve Azerbaycan’da en çok anlatılan halk hikâyeleri yine eski ustaların tasnifidir. Bunlar Tufarganlı Abbas ile Gülgez, Şah İsmail, Aslı ile Kerem, Tahir Mirze, Kurbani ile Gülgez, Âşık Valeh, Hacer Hanım, Kçroğlu kolları, Emrah ile Selvi Hanım ve Âşık Garib’tir. Burada her iki bölgede de ufak tefek farklıklarla aynı hikâyenin anlatıldığı dikkati çekmektedir. Bunu da bölgelerin din, dil ve kültür birliğine bağlayabiliriz” (Aslan, 2003: 147). Tebriz âşıkları düğünlerde, kahvehanelerde ve bulun- duğu diğer yerlerde töreni yürüten kişi olarak birçok işlevi bir yerde yürütmektedir. Âşığın yürüttüğü ortamda tiyatro, şiir, müzik iç içedir. Fakat her şeyden üstün olan anlatımdır. Âşık duygu yüklü şiirlerini sazıyla ifa ederek dinleyici üzerinde şiirlerin etkisini daha da artırmaktadır (Kobotarian, 2015: 151). Tebriz âşıklarının dilinde saf Türkçeyi bulmak müm- kündür. Âşıklar, Türkçenin yapısına uygun şiirlerin yanı sıra düz anlatımlarında da Türkçenin sözdizimine uygun bir anlatıma sahipler. Bu ifalarda mitolojik anlatım ve arkaik sözcüklere rastlamaktayız. Sözlü kültürün yok olup gitmesini önlemek ve bu kültürü yazılı edebiyata kazandırmak amacıyla Tebriz âşıklarından derlediği- miz destanlardan Şikâri Destanı ve Tufarganlı Abbas ile Gülgez Destanı, Türk Dil Kurumunun yürüttüğü Türk dünyası destanları tespit ve Türkiye Türkçesine aktarma projesine dâhil olmuştur. Şikâri Destanı 2013 yılında kitap halini almış, Tufarganlı Abbas ile Gülgez Destanı yayım aşamasındadır. Âşıkların Destan Anlatma Gele- neği Tebriz âşıkları arasında destan anlatımının belirli zamanlara mahsus olmadığı ancak bazı aylarda daha yoğun görüldüğünü tespit ettik (Çobanoğlu 2011). Ana- dolu sahasında destan anlatma zamanları konusunda bu bilgileri vermektedir: “Müslüman Türkler arasında Ramazan ayı, destan anlatımı için kelimenin tam anlamıyla bir sözlü edebiyat ve sanatlar festivali mahiyetindedir. Günümüzde gelenek çevresi neredeyse yok olmak üzere denilebilecek kadar daralmış olan uygulamaya göre, iftar sonrasından sahura kadar âşık kahvehanelerinde âşıkların, Köroğlu kolları başta olmak üzere destanlar ve halk hikâyeleri icra edilir. Kahvehane sahipleri âşık- larla Ramazan ayından önce bir aylığına anlaşırlar ve âşık bu bir ay boyunca (Kadir gecesi ve arife geceleri hariç) kahvehanelerde sanatını icra ederek müşterileri eğlendirir. Ücretini de ya kahvehanedeki satıştan yüzde üzerinden ya kahvehane sahibi ile anlaşılan miktar olarak ya da kahvehanede toplanan para yahut bunların deği- şik bir kombinasyonudur. Usta bir âşığın bir Ramazan boyunca anlatabileceği miktarda bir destan stoğuna sahip olmasını gerektiriyor ve çoğunlukla da Ramazan’ın her gecesine bir hikâye anlatabilecek şekilde otuz hikâye veyadestan bilme ölçümünü getirmiş ve geleneği bu yönde şekillendirmiştir (Çobanoğlu, 2011: 87). GÜNEY AZERBAYCAN KAHVEHANELERINDE DESTAN ANLATMA GELENEĞI Anadolu sahasında kahvehanelerde sazlı sözlü gelenek konusunda ilk tespitler Halit Bayri tarafından kaleme alınmıştır. Çalgı kahveler adı verildiği bu kahvehaneler ile ilgili bu bilgiler verilmiştir: “Çalgı kahvelerde saz ve söz fasıllarına Ramazan gecelerinde teravih namazından çıkıldıktan sonra başlanır ve aralıksız devam edilirdi. Bu destanlar okunurken “Ah, of, aman, yazık” sesleri işitilir, dinleyenler arasında ağlayanlar bile bulunurdu. Âşık kahvehanelerin Kars, Erzurum ve Doğu Ana- dolu’nun birkaç şehrinden olduğu tespit edilse de bu geleneğin zayıfladığını görmekteyiz. Özkul Çobanoğlu kahvehanelerin 16.yüzyılın ikinci yarısında tekkelerin yanı sıra sosyal kurum olarak ortaya çıktığını topluca eğlenilen, çeşitli sosyo-kültürel faaliyetlerde bulunan yer olarak tekkelerdeki uhrevi bir neşe ile yapılan toplu eğlenme- lerin kahvehanelerde dünyevi bir karakter kazandığını belirtir. Âşık edebiyatının çıkışını halk kültürü ve diğer geleneklerin yanı sıra ozan-baksı ve tekke kültürü gele- neği üzerine kurulan bağımsız bir edebiyat biçimi olarak çıkışını kahvehanelere bağlar(Çobanoğlu, 1999, s. 55). Kahvehaneler toplumun bütün kesimlerine açıktır. Kahvehaneler, bir iletişim yeri olarak kültürel etkile- şimlerin ve bunlara dayalı değişim ve dönüşümlerin gerçekleşmesini sağlayarak Osmanlı halk kültürünün ortak referans noktalarının oluşma zeminini oluşturur (Çobanoğlu,1999, s. 60). Çobanoğlu’nun bu tespitini Azerbaycan sahasında da geçerli olduğunu anlayabiliriz. İlhan Başgöz’ün (1970) tespitine göre Tebriz’de hikâye anlatım sezonundaki dinleyicilerin neredeyse tamamı şehre iş ya da başka şeyler için gelen köylüler ve bazı aşiret üyelerinden olmuş, âşık onlar olmadan geleneğe dayanan bu sanatı icra edecek bir dinleyici kitlesi bulamaz. Bugünkü dinleyici kitlesine baktığımızda köylerden göç eden ve yerli kişilerin olduğunu gördük. Bu çalışmada bu bilgilere yer verilmiştir: “Tebriz’de yıl boyunca sabah- tan akşama kadar bütünü ile hikâye anlatımına tahsis edilmiş iki kahvehane vardır. Bunların ilki, alışveriş mağazalarının bulunduğu ana cadde olan Pahlavi Hiyabanı yakınındaki Şehir parkı Bağ Hiyabanı karşısında bulunur. Bu kahvehane, işleticisi olan kişinin adı ile “Hüseyin Tirendaz Kahvehanesi” olarak adlandırı- lır. İkincisi ise şehrin eski bir bölümünde çok dar bir sokak üzerinde bulunur. Bu kahve ise “Meşehmet kahvehanesi” diye adlandırılır. Urumiye’de ise kahvehane şehrin göbe- ğinde bulunmaktadır. Hoy’daki ise oldukça küçüktür ve gerçek bir kahvehane değildir, ama kahveyi işleten kişinin kendisi de âşık Arsalan Talebi adında bir âşıktır.” Bugün Tebriz’in bir kaç kahvehanesinde destan söy- leme geleneği devam etmektedir. Kimi zaman destan anlatmak yerine bu kahvehanelerde âşık mahnıları söy- lenmektedir (Kobotarian 2019: 12). Kahvehaneye çay içmek için gelen kişiler bir destanı veya destanın bir bölümünü bahşiş karşılığında âşıktan dinlerler. Bu kahvehanelerin çoğu Tebriz’in göçebe alan yerlerinde bulunmaktadır. Bunun nedeni göçebe insanların milli kültürlerine daha çok değer vermekte olduğunu anlamak mümkün. Hesen Tirendaz Kahvehanesi eskiden beri âşıkların toplandığı yer olmuştur. Bu kahvehanelerde, âşık kahvehane sahibiyle anlaşarak daha çok müşterinin girmesini sağlamak için belirli günlerde belirli saatler arasında sanatını ifa eder. Âşık topladığı bahşişlerin bir kısmını kahvehane sahibine vererek onunla anlaşır. Günümüz Tebriz âşıklı kahvehanelerinden olan Çiçekli Kahvehanesinde yaptığımız araştırmada âşıkların kahvehanedeki hareketlerini gözlemlediğimizde bu sonuca varılmıştır: Âşık yanındaki kavalcı ve balabancı ile kahve- hanenin orta bir yerinde bulunduktan sonra programına başlar. Orada bulunanların dikkatini çekmek amacıylabalabancı bir havayla giriş yapar. Kavalcı da bu girişte ona eşlik edebilir. Daha sonra âşık divani adını verdi- ğimiz öğüt verici ve bazen dini içerikli şiirler okumaya başlar. Âşık ve beraberindeki balabancı ve kavalcı resmi ortamlarda âşıkların milli kıyafetlerin giyseler de bazı kahvehane ortamında günlük elbiseyle de çıkabilirler. Tebriz âşık kahvehanelerinde tespit ettiğimize bir husus kahvehane ortamında sazı kılıfından çıkarmak için alınan bahşiş (köynek çıkarma) göz ardı edilebilir. Bu uygulama düğünlerde daha katı bir şekilde görülmektedir. Mahnı söylenen kahvehanelerde ilk istek gelene dek âşık sesi- nin ısınması ve ortamı hazırlamak için üstat-nâme okur. Divani adı da verilen bu parça genelde öğüt verici şiir- lerden oluşmaktadır. Mahnı söyleyen âşıklar ile destan söyleyen âşıkla- rın ortak yönlerinden biri de her iki âşığın meclisi öğüt verici şiirlerle başlamasıdır. Mahnı söyleyen âşık bir şiir ile meclisi açsa da destan söyleyen âşık üç üstat -nâme söylemektedir. Tahran’da Lâlezar-nov caddesinde Arif Gâsimi yönetiminde Azerbaycan Kahvehanesi adlı kahve- hanede âşıklar ve Türk müziğiyle uğraşan şahıslar bir yere toplanırlar. Buraya toplanan âşıkların önde gelenlerini âşık Cavadi, âşık Sulduz, âşık İmran gibi âşıkları adlan- dırabiliriz. Ayrıca Tahran’ın Abdul Abâd mahallesinde âşıklar kahvesinin bulunduğunu tespit ettik. SONUÇ VE ÖNERI Güney Azerbaycan Türk kültürü açısından çok önemli bir bölgedir. Minorsky’nin Halaç Türklerini İran’ın mer- kezinde keşfetmesi, daha sonra Gerhard Dorefer’ın Halaç Türkçesi üzerinde incelemeleri ve bulguları bu bölgenin Türk kültürü açısından ne kadar önemli olduğunun gös- termektedir. Âşıkların sözlerinde Türkçenin en temiz ve en doğru şeklini bulabiliriz. Şiirlerinde Türkçenin yapısına uygun olan hece ölçüsünü kullanmalarının yanı sıra sözlerinde Türkçenin söz dizimi ve yapısına en uygun şeklini görmekteyiz. İran Azerbaycan’ı bölgesi şifahi edebiyat yönünden zengindir, bölgenin âşıkla- rında da birçok destan (hikâye)anlatımlarında atasözleri, deyimler, alkış ve kargışları yaygın şekilde görmekteyiz. Alkış ve kargışlar âşık sözlerin ve âşık destanların renklen- diren anlam yükü ağır olan kalıplardır. Bu sözler bir taraf- tan anlatımı güçlendirerek duyguları daha belirgin şekilde ifade etmesine yardımcı olur diğer taraftan anlatımı zenginleştirmektedir. Bu bölgedeki deyimler, atasözleri, masallar, halk hikâyeleri ve âşık destanları el değmemiş bir hazine gibi gün yüzüne çıkmayı beklemektedir. KAYNAK https://www.academia.edu/128751886/G%C3%BCney_Azerbaycanda_A%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1k_Gelene%C4%9Fi |
|
40 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |