GİRİŞ
Güney Azerbaycan coğrafyası, Türkoloji ve İranoloji yönünden önemli bir coğrafyadır. Bu bölgede yaşayan yoğun Türk nüfusu, bölgede sözlü kültür geleneğinin oluşmasına neden olmuştur. İran’ın farklı bölgelerinde yaşayan Türkler kendilerine özgü âşık ortamları oluşturmuşlardır. Türkmen Türkleri Horasan bölgesinde, Kaşkay Türkleri İran’ın merkezinde ve Azerbaycan Türkleri İran’ın Kuzey Batı bölgelerinde farklı âşık muhitleri ortaya koymuşlar (Kobotarian, 2013b: 54). Bu bölgede yaşayan âşıklar, Türk kültürünün en önemli ögeleri olan, ozanlık-âşıklık geleneğini günümüze dek sürdürmüş ve yaşatmışlardır. Türklerin olduğu yerde sazların, sazların olduğu yerde Türklerin olduğu görülmüştür.
Güney Azerbaycan coğrafyasında yaşayan âşıkların, Azerbaycan Türkçesinin gelişmesi ve yayılmasında âşıkların büyük bir etkisi olduğu görülmektedir. İranlı âşıklar şiirlerinde Türk dilinin yapısından etkilenir ve bu yapıya uygun olan parmak sayısını kullanırlar. Hikâyelerinde ve anlatılarında Türk dilinin duru ve arı şeklini işletmektedirler. İlhan Başgöz, 1967 yılında Tebriz, Urumiye ve Hoy’daki araştırmalarını “İran Azerbaycan’ında Hikâye Anlatma Geleneği” adlı makalesinde yansıtmıştır. Bu çalışmada bölgedeki âşıklarla tanışarak birçok hikâye derleyerek bölge âşıklık geleneği konusunda öneml bilgiler vermiştir (1970: 402).
Âşıklık geleneğinde hikâye anlatıcılığı ve destan anlatıcılığı önemli bir yere sahiptir. Azerbaycan Türklerinde âşık anlatımlarının özel bir yeri vardır. Tebriz âşıkları, düğünlerde, kahvehanelerde, özel merasim ve diğer
yerlerde töreni yürüten kişi olarak birçok işlevi bir arada yürütmektedir. Âşığın yürüttüğü ortamda tiyatro, şiir, müzik iç içedir. Fakat her şeyden üstün olan anlatımdır. Âşık duygu yüklü şiirlerini sazıyla ifa ederek dinleyici üzerinde şiirlerin etkisini daha da artırmaktadır (Kobotarian, 2015: 151). Bu âşıkların yaşadıkları bölgede insan hayatının her üç devresinde (doğum/ad koyma, evlenme/düğün ve ölüm) görmemiz mümkündür. Karl Reichl’in 2002’de belirttiği gibi Türk dünyasının birçok yerinde bu gelenek devam
etmektedir (Reichl, 2002: 66).
Şikâri Destanında Anlatım Kalıpları
Güney Azerbaycanlı âşıklar, anlatım kalıplarını kullanarak bir taraftan ifadeleri güçlendirip diğer taraftan da anlattıklarını zenginleştirmişlerdir. Âşığın anlatım biçimi sözcük seçimi, söz dizimi ile ortaya çıkar. Âşığın düşünce dünyası, aldığı eğitim, içinde bulunduğu sanat ve kültürel ortam, âşığın dilini ve anlatım biçimini belirler. Ayrıca âşıklar şledikleri konulara göre anlatım biçimini belirlemektedir. Kahramanlık şiirlerinde epik-lirik, güzellemelerinde ise lirik anlatım kullanırlar (Artun, 2005: 145).
Güney Azerbaycanlı âşıklar, destan/hikâye anlatım sırasında ifadelerini güçlendirmek için bayatı, koşma, atasözleri, deyimler, alkış ve kargışları ustalıkla kullanırlar. Söz sanatlarının yanı sıra saz çalma maharetiyle ortaya çıkan âşık sanatı, dinleyiciyi büyüleyerek saatlerce dikkatle dinlemesini sağlar. Saz, söz ve ses sanatlarını birleştiren âşık sanatı köy ve kasabanın yanı sıra şehirlerde de dinleyici kitlesine hitap etmektedirler. Köy düğünlerinde destan veya destan parçalarını anlatan âşık nazım birimlerine ağırlık vererek katılımcıların eğlenmesini sağlar. Düğün şarkıları genelde destan sözlerinden oluştuğu için âşık, destan seçiminde çok sevilen destanları anlatır.
Şikâri Destanında Deyimler
TDK sözlüğünde; “Deyim genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği” olarak tanıtılmaktadır. Deyim bir kavramı belirtmek için bulunmuş özel bir anlatım kalıbıdır. Âşıklar şiirlerinde günlük konuşma dilinde sık kullanılan deyimlerden yararlanırlar. Âşıklar deyimleri kullanarak bir anlatım zenginliğini sağlarlar. Aynı zamanda bağlı bulunduğu kültürün sözlü geleneğin bir yönünü de tanıtırlar (Artun, 2005: 152). Tebriz-Karadağ âşıkları destan anlatımlarında deyimlerin yanı sıra Tebriz’e özgü ifadeler de kullanmaktadırlar. Bu kalıplar eski Türk inancının kalıntılarını da kendinde barındırmaktadır. TebrizKaradağ âşıklarından derlenen Şikâri Destanı’nda kullanılan deyimlere baktığımızda eski Türk inancının izlerin görmekteyiz.
Şikâri Destanında Alkışlar ve Kargışlar
Alkış ve kargış konuşmayı süsleyen, duyguları belirten, anlatımı güçlendiren dil öğeleridir. Alkış kişinin iyiliğini ve kargış kişinin kötülüğünü isteyen söz kalıplarıdır (Artun, 2005: 152). Alkış, halk edebiyatında karşındaki kişinin iyiliğinin istendiğini gösteren söz kalıplarıdır. Kargış veya kara alkış ise tam tersine söylenen kişinin kötülüğünü isteyen söz kalıplarıdır. Kısa ve anlatımı güçlendirici dil öğeleri olmaları nedeniyle kullanılmaktadır (Boratav, 1982: 136).
Tebriz ve Azerbaycan âşıklarının dilinde alkış ve kargışları incelediğimizde eski Türk inanç sisteminin kalıntılarını görmekteyiz. Örneğin “Yeherin qan ile dolsun” kargışında eski Türk inanç sisteminin yanı sıra Türklerin hayat tarzını yansıttığını, atlı göçebe bir toplum yaşam tarzını yansıtan bir deyim olduğunu anlamak mümkündür. “Başına dolanayım” alkışı ise aşağıda üzerinde duracağımız Şamanizm’in belirtilerinden olan bir ifadedir. Şaman törenlerinde yatan hastanın çevresinde dolaşarak kötü ruhları uzaklaştırıp hastanın iyileşmesi sağlanırdı.
Şikâri Destanında Emir Eki -gıl/gil
Eski Türkçedeki -gıl/gil emir eki, bugün Azerbaycan Türkçesi ağızlarında görülmektedir. Eski Anadolu Türkçesinde de gördüğümüz bu ek bu gün ağızlarda rastlamak mümkündür. Tebriz ağzında da sık görülen - gıl/gil emir ekini âşık destanlarında bolca görmekteyiz.
Şikâri Destanında Arkaik Sözcük “Budun”
Arkaik sözcükler günümüzde kullanımdan düşen sözcükler olarak tanımlanmaktadır. Arkaik sözcüklere, Türkçenin diğer lehçelerinin yanı sıra bazen köy ağızlarında da rastlayabiliriz. Buna örnek olarak “göynemek”
fiilini verebiliriz. Yunus Emre’nin şiirlerinde de gördüğümüz ve “sızıyla beraber yanmak” anlamına gelen bu söz standart Türkçede görülmese de köy ağızlarında duyulabilir. Eski Türkçede kullanılan “budun” sözcüğü de günümüzde kullanımdan düşmüştür. Ancak Azerbaycan âşıkları bu sözcüğü “ölürem ay budun” kalıbında az da olsa görülmektedir. Azerbaycan’ın diğer yörelerinde “ölürem ay eller” veya “ölürem ay elim” şekli göz önüne alınırsa bu ifadenin arkaik sözcük “budun” anlamında olduğunu anlayabiliriz.
Ȃşık Yedullah ile görüşmemizde, bu sözcüğün ne anlama geldiğini ve neden kullanıldığını sorduğumuzda bu cevabı vermiştir: “Biz de ustalarımızdan bunu eşiddik, anlamını bilmem.” Ȃşık Hesen Gaffari ve Ȃşık Hesen İskenderi ile derleme amacıyla yaptığımız görüşmelerde her iki âşık da bu kalıbın anlamını bilmediklerini bildirmişlerdir. “Ölürem ay budun” kalıbının âşık havalarında kısıtlı bir şekilde kullanıldığını da belirtmemiz gerekmektedir. Şiir ve müzik arasındaki boşluğu doldurmakta kullanılan bu kalıp İlgar İmamverdiye göre “ses gülü” ve “söz gülü” olarak değerlendirilmelidir. Ses gülü tanımında ise “âşıkların çaldığı saz havalarında müzik ile şiirin arasında boşluğu dolduran sözcük ve seslere” verilen ad olarak tanımlamaktadır.
Şikâri Destanında Arkaik İfade: “Başına Dolanayım”
Yaşar Kalafat (2008: 453-462) “başına dönüm” ifadesi konusunda bu bilgileri vermektedir: “Başına dönen kimse, başına dönülecek kimseye gelebilecek felaketlere, acılara talip olduğunu belirtmektedir.” Bu ifadeler
alkış/dua mahiyetinde olup söyleyen kişi söylenen kişinin derdini belasını alıp onun sağlığını arzu etmektedir. Bölge âşıklarının kullandığı bu ifadelerde eski Türk inanç sisteminin izlerini görmekteyiz. Bu ifade Şamanizm inancında hastaları sağaltmak amacıyla yere yatırılıp bir şaman tarafından çevresinde dairesel dolanarak (elindeki müzik aletlerle) onun hastalığını vücudundan çıkarma uygulamasını hatırlatan ifadedir. Bugün Azerbaycan Türkçesi ağzında “başına dolanayım”, “gadanı alayım” ifade kalıpları eski şaman uygulamasının günümüz sözlü kültürde kalıntıları sayılabilir. Bu ifadeler daha çok Tebriz-Karadağ âşıkları arasında kullanılması dikkatimizi çekmektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
Güney Azerbaycan Türkoloji çalışmalarında önemli bir bölgedir. Gerhard Dorefer ve Minorsky gibi bilim insanları bölgenin kültürel zenginliği üzerine araştırmalar yapmışlardır. Dede Korkut Destanı’na ait yeni
yazmaların bu bölgede yeni keşfedilmesi, bölgenin kültürel zenginliğinin bir başka göstergesidir.
İran’dan ve özellikle Tebriz-Karadağ âşık muhitinden derlediğimiz destanlardaki arkaik ifadeler ve arkaik sözcükler bölgenin köklü kültürel geçmişinin göstergesidir.
1970’li yıllarda kasetlere kaydedilen Şikâri Destanı üzerinde yapılan incelemede, arkaik ifadeler ve arkaik sözcüklerin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu arkaik sözcüklerden biri olan “budun”, âşık
ifadelerinde “ölürem ay budun” şeklinde donuk şeklinde günümüze kullanması dikkat çekicidir. Bu ifade yalnız kalıplaşmış “ölürem ay budun” şeklinde kullanılmakta olup başka şekilde görünmemektedir. Bu
sözcüğünün değişmeden günümüzde aynı şekilde devam etmesi ilginçtir. Bu anlatıda “budun” sözcüğünün tek başına kullanımı söz konusu değildir, bu ifade yalnız “ölürem ay budun” kalıbında görülmekte olup bu çerçevede değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bu anlatılarda eski inanç sisteminin kalıntılarının yanı sıra arkaik söz kalıpları da bulunmaktadır. Bununla örnek olarak “başına dolanayım”, “gadanı alayım” ifadelerinde de eski Türk inanç sisteminin izlerini
görmekteyiz. Şamanizm inancında hastaları sağaltmak için şamanın hasta çevresinde dairesel dolanarak (elindeki müzik aletlerle) onun hastalığını vücudundan çıkarma uygulaması, bugün Azerbaycan sözlü kültüründe “başına dolanayım”, ifade kalıbında görmemiz mümkündür. Bu ifadelerindaha çok Tebriz-Karadağ âşıklarının anlatımlarında bulunduğu tespit edilmiştir.
Bu hususta âşıklık geleneği çeşitli kültürel yönleriyle incelenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Âşık sanatının anlatı yönüyle incelediğimizde birçok arkaik sözcük ve arkaik ifade ortaya çıkmaktadır. Özellikler İran bölgesinde bulunan Tebriz-Karadağ âşık muhiti bu yönden zengin bir kaynak olarak araştırmacıların çalışmalarını beklemektedir.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/mahder/issue/73914/1061529